Yaşamını cüzzamla savaş, kız çocuklarının okuması ve Türk toplumunun çağdaşlaşmasına kadar pek çok sosyal sorumluluğa vakfeden Prof. Dr. Türkan Saylan ölümünün 12´inci yılında saygıyla anılıyor. Cumhuriyet kadını Prof. Dr. Türkan Saylan´ı ölümsüz kılan pek çok değer toplumda hatırlanırken engin maviliklerde yol alan bir gemi, denizcilerin vefasını kanıtlıyor. Statü Denizcilik´e ait 138 metre boyundaki M/V Türkan Saylan, Türkiye Cumhuriyeti´nin çıktığı sonsuz yolculuğun sembolü olurken yakın tarihimize derin iz bırakan değerin unutulmayacağını gösteriyor. Cumhuriyet kadını Prof. Dr. Türkan Saylan, ölümünden sadece 1,5 ay önce düzmece delillerle ortaya atılan Ergenekon Operasyonu kapsamında 13 Nisan 2009 günü gözaltına alınmak için beklerken pencereden salladığı el ile hafızalara kazınmıştı.
18 Mayıs 2009… Büyük bir değerin ebediyete gittiği gün
Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, çağdaş bir Türkiye oluşturmak ve okuyamayan çocuklara yardım eli uzatmak gibi kutsal görevleri üzerine alan Prof. Dr. Türkan Saylan, 13 Nisan 2009 tarihinde tutuklanmak istenmişti. Cüzzamla Savaş Derneği kurucusu, Uluslararası Gandhi Ödülü sahibi, Dünya Sağlık Örgütü lepra danışmanı, Uluslararası Lepra Birliği kurucusu, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan´ın ismi denizlerde yaşıyor. Statü Denizcilik sahibi armatör Bülent Dandin, 138 metre boyundaki 11 bin 403 gross tonluk kuru yük gemisine Türkan Saylan ismini vererek denizcilerin vefasını gösterdi. 18 Mayıs 2009 günü kaybettiğimiz Türkan Saylan´ın ölümünden 2 yıl sonra filoya katılan gemiye ismini verdiklerini söyleyen Bülent Dandin, Nazım Hikmet´in umut dolu şiirini örnek gösterdi.
Denizci vefasını gösteren armatör Bülent Dandin:
“O´nu anlamam için tanışmam gerekmiyor”
Milliyet Gazetesi yazarı ve Derinlere Saygı Topluluğu Başkanı,Dalış arkadaşım Gökhan Karataş ile yaptığı röportajdan aldığım bazı detaylarda Bülent Dandin,Şöyle demiştir; “Yakın tarihimize derin iz bırakan Türkan Saylan´ın Ergenekon denilen düzmece kumpas davasıyla iltisaklı olduğu bahanesi beni çok öfkelendirmişti. Kanser tedavisi olduğu süreçte evinin basılıp, göz alıntına alınması toplumun vicdanını kanatırken öfkemi arttırmıştı. Engin maviliklerde umutla dolaşan ve dümen suyunda kötülükleri bırakan bir gemi gibi düşündüm Türkan Saylan´ı. Hiç tanışmadım kendisiyle. O´nu anlamam için tanışmam da gerekmiyordu. İsmini vermek istedim ve öfkemi Nazım Hikmet´in coşku dolu şiiriyle bastırdım. Türkan Saylan´ın isminin 10 yıldır dünya denizlerinde dolaştırmak şansının hazzını yaşıyorum.” dedi.