Anayasa Mahkemesi´nin (AYM), bazı kanunlara dair bitmeyen bir mücadelesi var. Bu kanunların başında Kamu İhale Kanunu, Devlet Memurları Kanunu ve Kamulaştırma Kanunu geliyor. Elbette var bir hikmeti hepsinin. AYM bu hafta yine Kamulaştırma Kanunu´nda yer alan bir maddeyi Anayasa´ya aykırı bularak iptal etti. Kamulaştırma Kanunundaki bir çok hüküm daha önce de iptal edilmişti. Bunlara bir yenisi eklendi.
Mücadeleye Devam
Anayasa Mahkemesi bu defa, kamulaştırmasız el atma kararlarında, mülk sahiplerinin zararlarının karşılanması adına mahkeme kararının kesinleşmedikçe icraya konulamayacağına dair 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu´na eklenen geçici 14´üncü maddenin iptaline hükmetti. Kamulaştırma Kanunu ile vatandaşın mülkiyet hakkına sürekli tacizde bulunulmasına bir kez daha dur dedi.
AYM, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu´na eklenen geçici 14´üncü maddenin birinci cümlesinde yer alan '… mahkeme kararları kesinleşmedikçe icraya konulamaz.' ibaresinin anayasaya aykırı olduğuna hükmetti ve iptaline karar verdi. Mahkeme, aynı cümledeki kalan kısımları da iptal etti. Buna göre geçici 14´üncü maddenin ikinci cümlesindeki, 'Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanılarak başlatılan icra takipleri kesinleşmiş mahkeme kararı ibraz edilinceye kadar durdurulur.' kısmının da anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.
Kararın gerekçesinde, kamulaştırmasız el atmalarda mülkü alınan kişinin zararının telafisi adına bedel veya tazminat alacağına ilişkin mahkeme kararının icra takibine konu olabilmesi için kesinleşmiş olması şartı aranmasının, belirlenen bedel veya tazminata kavuşmada gecikmeye sebebiyet verebileceği, bunun da malike aşırı bir külfet yüklediği ifade edildi.
Yüksek Mahkeme kararında, 'Mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına neden olan maddenin ikinci cümlesinde yer alan dava ve itiraz konusu kural, alacağın tahsili sürecinin başlamasından sonra geçmişe etkili yasama tasarruflarıyla kararın uygulanma imkanını önemli oranda zorlaştırması yönüyle de devlete olan güven duygusunu zedelemekte ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal etmektedir.' denildi.
İlgili hükmün iptali için CHP´li milletvekilleri ve Muş İcra Hukuk Mahkemesi AYM´ye başvuru yapmıştı. CHP´nin bu noktada hakkını teslim etmek gerekir. Zira bireylerin hak ve menfaatlerini zedeleyen yüzlerce yasa hükmünün Anayasa´ya aykırılığı sebebiyle iptalini sağlamıştır. Sadece bu katkı bile muhalefet partilerinin varlığını önemli kılıyor. Siyasal yaşamdaki rekabet sadece politik alanda değil, hukuk devleti ilkelerinin korunması alanında da sonuçlar yaratmaktadır. Bu nedenle ana muhalefet partisi için yaratılan “çıkarılan yasaların iptali için sürekli AYM´ye başvuruyor” algısına itibar etmemek gerekir. Bu propaganda ancak yargısal denetimden kaçmak isteyen siyasal iktidarın işine gelir. Ne acıdır ki bu algıya iptal edilen karardan lehine sonuçlar doğan halkın önemli bir kesimi de inanıyor. Kararın iptalinde emeği geçen milletvekilleri ile Muş İcra Hukuk Mahkemesi hakimlerini takdir etmek gerekir.
Siyasetçiye Yapılınca Hakaret, Hemşireye Yapılınca Kabalık Oluyor!
Bazı söz ve davranışlar siyasetçiye yapılınca mahkemeler daha bir hassas oluyor. Ancak sıradan birine, mesela bir sağlık çalışanına yapılınca eleştiri sınırlarının kapıları sonsuzluğa açılıyor. Buyurun örnek bir mahkeme kararından:
“Hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Olay günü sanığın, mağdura söylediği kabul edilen 'sen ne biçim hemşiresin, senin gibi insan olmaz olsun, Allah belanı versin” şeklindeki beddua ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerin, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, mahkumiyet kararı verilmesi” hukuka aykırıdır. Umarım mahkemeler aynı standartları yüksek makam sahiplerinin açtığı davalarda da işletebilir. İyi haftalar.