Düzensiz sanayileşmeye bu iki kasaba zamanında dur diyebilseydi bugün Ergene nehri ve ona bağlı dereler yok olurmuydu?
Sulu tarıma bağlı çiftçilik bitermiydi?
Yer altı sularımız hem kirlenip hem de yok olurmuydu?
Havamız bu kadar kirli olurmuydu?
Bu kadar göç alıp, sosyal hayat felç olurmuydu?
Kahve köşeleri işsizlerle dolup taşarmıydı?
Suç oranları bu kadar artarmıydı?
Mesela mafyası, tefecisi, tecavüzcüsü bu kadar artarmıydı?
Çorlu ve Çerkezköy sanayileşme ile evet çok büyüdü, ancak sadece nüfusu ile değil, suç oranı ve karmaşası ile de büyüdü...
Gidin iki adım ilerdeki Edirne´ye huzur bulursunuz huzur...
Keşke onlar gibi küçük nüfusumuzla kalsaydık, keşke onların Edirne ciğeri, camileri ile turizmi salladığı gibi bizde denizimizle ve Tekirdağ köftemizle turizmi sallayabilseydik...
Bilenler iyi bilir,
bir zamanlar iki adım ötemizdeki İstanbul´un saygınları olan işadamından bürokratına,
sanat camiasından spor camiasına kadar tüm önemli değerler hep bu sahillerimizdeki güzel yazlık sitelerde yaşardı.
Çorlu ve Çerkezköy kasabalarının önlenemez göçü ile Tekirdağ´ımızın adı havasından suyuna toprağından deresine kadar kirletilerek yaşanmaz şehirler arasına sokuldu.
Bu iki kasaba maalesef bizi biz olmaktan uzaklaştırdı.
Bugün bu durumdan kurtulmak için nemi yapılır?
İşte onu ne bilen var, nede bir adım atan...
