EDA NUR IŞIKSAL

Tarih: 27.10.2017 10:47

İNSAN OLMAK!

Facebook Twitter Linked-in

Hayat bir okyanusun içinde boğuştuğumuz dalgalarla, güneşin göz bebeklerimizde oluşturduğu pırıltılar arasında iyi ve kötüyü aradığımız bir yolculuk… İnsan ise kuşkusuz bir yaratılış amacı barındıran aslında basit olgularla tanımlanabilecek ama realde oldukça karmaşık bir canlı özelliğinde. Bu karmaşada hayatın doğal akışı içerisinde duygularıyla, kararlarıyla, kontrolü dışında yaşadıklarıyla insan, dünya üzerinde büyük bir dolaşım oluşturmaktadır. Fakat biraz daha özel olarak bakmak gerekirse insan üretmesi, eğitilmesi, düşünmesi, tüketmesi, hayal etmesi, merak etmesi ve en önemlisi sürekli birbiriyle iç içe hareket halinde olması gereken bir türdür ve bunları yaparken gelişen çağın içinde bazı noktalara dikkat etmelidir. Günümüz toplumlarında her şey çok hızlı hareket ederek sürekli bir yoğunluk ve çokluk içerisindedir. Alıcı ve uyarıcılarla yaşadığımızı düşünürsek çokta sağlıklı tepkiler veremeyen toplumun aldığı yaraları çok daha kolay görebiliriz.

İlk olarak insanın kendisine değer verebilmesi! Kendine güvenen, eğiten, gerektiği yerde baş kaldıran gerektiği yerde sığınan, en bağımsız şekilde tercihlerini yapan, hayatla şakalaşırken ciddiyeti tanıyan özgür insan… İşte tamda olması gerektiği gibi.

 İkinci aşama ise insanın insana değer verebilmesi! Günlük yaşamımızda çok fazla insanla iletişim içinde olabiliriz, her şey sıradan ve aynı gelmeye başlayabilir. İlgimizi çeken karakterler oldukça azalabilir. Ama bir noktada telefonda konuştuğunuz firma yetkililerinin, aynı olarak gördüğünüz her bir bireyin, sokaktaki mendil satan çocuğun, televizyonda mankenlik yapan kadınların, şirketleri yöneten iş adamlarının, spor arabalardan gece kulüplerine inen gençlerin ve daha nice aklınıza gelebilecek en uç örneklerin bile sizin kadar insan olduğunu düşünün. Herkesin farklı koşullarda yaşadığı ortak paydada bu Dünya´da bir yaşamı var. Her birimiz canı yanınca göz yaşları akıtan, mutlu olduğunda kahkahaları çınlayan canlılarız. Herkes sevgiyi değilse de saygıyı hak edecek kadar var olma telaşında evrende. Bu yüzden karşınızdaki insan hangi mevkide ve ya hayatın hangi renginde olursa olsun ona saygı duyun. Bunu bazen ondan uzaklaşarak bazen yardım ederek bazen hayatınızın merkezine alarak yapın. Kimseye ciddiyetsizlikle dalga geçer gibi yaklaşmayın. Emin olun hiç kimse çağrı merkezlerinde küfür yemek için çalışmıyor ya da sokakta kar yağarken zevk için mendil satmıyor. Duygularımız ve mantığımızla ortak hareket ederek “İNSAN OLMAK” kavramlarının hakkını verelim. Çünkü her gün ne mucizevi bir varlık olduğumuzu zikretmekten bazen buna vakit bulamayan bir toplum oluyoruz. O zaman sizlere okyanuslarda kulaç attığınız, güneşten gözlerinizi kıstığınız, her duyguyu yudumladığınız saygı ve değer kavramlarının yerini bulduğu sınırsız sınırları olan bir hafta diliyorum…




 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —