EDA NUR IŞIKSAL

Tarih: 14.03.2019 17:54

İÇİMDE TUTKU İLE ÇALIŞAN BİR SAATLİ BOMBA VAR!

Facebook Twitter Linked-in

Prensipler, potansiyel, özgüven, kimlik, olduğunuz, olmak istedikleriniz…

Şimdi herkesten bir doğduğu günü düşünmesini istiyorum. Bir anne ve baba var olma anınız ve evet ciğerlerinizi yakarak içinize nüfus eden İLK nefes… Etrafınızda bir koşuşturma var ve sizin için zaman akmaya başlıyor. Hani şu yaşınızda bile hala tutamadığınız gerçek! Ardında bir kimlik, bir isim gerekiyor sizlere. Peki, şimdi bir sorum var: Siz kimsiniz?

Bir gün kalp ritmimdeki anormal hareketler nedeniyle yattığım sedyeden kalkarken sevgili kalp doktorum: “Çok şanslı bir istisnasın, sporcu kalbi olman sebebiyle yavaş atan bir kalbin var. Biz kalp doktorları arasındaki inanış ise şöyledir: Allah bir ölüm yazarken bizlere göre hayatta kaç kez kalbimizin atacağını yazıyor ve yazdığı sayı dolduğunda vedalaşıyoruz bu var olma mucizesiyle. Sen ise çok şanslısın ki sağlıklı ama kalbi yavaş atan bir insan olarak doğmuşsun”. demişti. O kadar anlamlı gelmişti ki sözleri sanki yaradan yukarıdan bir yerden “Bak orada bir sayı var, yaşamak bir şans ve sana verdiğim bu şansı her an bitecek gibi solukla ama yıllar sürecek gibi de sağlam temellerle kur.” demişti.

Sanki hayat, yağmurda yürürken dans etmeye başlamakla, bir Paris rüyasını ertelememekle, bir kitabı vasiyet kadar değerli görüp satırlarına başlamakla, torunlarla 80 yaşında dahi Adriyatik sahillerini keyifle arşınlayacak bir yatırım hayatı kurmakla aynı delilikteydi. Tabii bu her yaşamda farklı hayaller, başarılar olacak bir mucizeydi. Sonra durdum. Sıra ikinci soruma gelmişti.

Her an patlayabilecek bir bomba gibi atan çok sevgili kalbim için ne yapıyorduk? Boş bir defter gibi verilen hayat hikayemizin içine yemek yemek, uyumak, çalışmak, okumak dışında neler yazıyorduk? İstisnalar vardı bir de! Hani şu korkunca, heyecanlanınca, konuşunca, tutkularımızla karşılaşınca ya da aşık olunca yaşanan anlar… Kalbimizi hızlandıran bu anlar hayatımızı mı kısaltıyordu? Yoksa aslında bize anlamlarımızı mı veriyordu?

Belki tüm soruların cevaplarını verecek kadar büyümemiştim ama bildiğim bir şey vardı. Hayatta olmam bir şans ve kalbim bir yaşamın kullanma kılavuzu gibiydi. Bizler de bu varoluşu anlamlarla doldurmalıydık. Kalbimizi hızla attıran o tutkulu, bazen korkulu anları cesaretle yaşamalı, ertelememeli, yarın yok gibi sarılmalı, öpmeli, tutkulu olmalı ve 100 yaşını görecek bir bilgenin hazırlık adımları kadar akıllıca yaşamalıydık. Mantık ve duygular noktasında boş bir defterin sayfalarını Nobel ödülü alacak bir roman niteliğinde doldurmalıyız. Ve unutmamak gerekir ki hiçbir hikaye acısız, hatasız olmayacağı gibi bir tutam delilik, bir doz aşk birkaç gram huzur isteyecekti ve biz bunları hakkını verecek kadar insan olarak yaşamalıydık.

Uzun lafın kısası sevgili okurlarım sizlere elinizdeki saatli bombanın soruları ile hepsine sahip olacağız bir ömür diliyorum. Güneş her gün gözbebeklerinizdeki enerjiye doğsun!

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —